Ne zaman aşık olsam içim de bir eylül ağlar...
-Eylül kadar hüzünlü müsün?...
-Rengi var mı ?gözlerinin eylülden öte...
Ya gözyaşlarının!...
Kimliksiz aşklara bürünürüm,rengi olmayan mevsimlerde...
Beni sana getiren,seni benden alan, o soğuk mevsimin ilk adımıdır eylül...
Issız bir koy gibi,yerleşir yüreğimin ortasına...
Ne kadar görmek istesem çıplak ayaklarını, o kadar azalır, görüş mesafem...
Ve dokunmak için,uzatsam ellerimi uzun parmaklarına, hep geri çeker içimde ki rüzgar beni...
Olmasa o buğulu eylül ler,anlamını yitirirdi ayrılıklar...
Ve sen olmasan ey sevgili! anlam kazanırmıy dı aşklar...
Boğazıma düğümlenen hıçkırık gibi,sol yanımda ki bu sızı...
Geçer mi her hangi bir eylül sonrası...
Ne tutulası eller, ne de bakılası gözler varmış ,meğer hayatımda...
Vakit ayrılık ,vakit veda vakti, hiç yaşanmamış gibi...
Dudağımda ki, sönmüş sigaramın külleri gibi dağınık...
Hazan mevsimi, gözyaşım kadar asi yağan yağmurların rengidir...
Eylül vakitsiz ayrılıkların yaşandığı yer,zamansız saatler de vurur ya sancılar...
Yeni doğmayı bekleyen bebekler gibi...
Anne yeniden doğursana beni..
Yeniden hazırla,kundaklarımı...
İlk heyecanla müjdeler ver babama,kızını doğuracağım diye...
Doğum sancıların tuttuğun da, koy elini üzerime söyle bana...
Acıtmam canını, yormam seni söz...
Yeter ki beni yeniden doğur anne, zamansız bir eylül de...
Rüzgar ...