Bir sonbahar akşamının yalnızlığın da,yapraklar kızıla dönerken,cekedime sarınmış,seni bekliyorum...
gittiğin yoldan dönmen için ,o soğuk ve ürkütücü karanlık ta,
ama sen bir daha, hiç gelmeyecekmiş gibi uzaklara, kaçarcasına gidiyorsun...
sigaramdan derin bir nefes çekip, kadehim den son bir yudum daha alıyorum...
Aslında beni ne bu ürkütücü, soğuk karanlık,ne de tıkırtılar...
senin yollarını hep böyle,umutsuzca beklemek korkutuyor...
Belirsizlikler için de bir yoldayım, tutmayan dizlerimi, soğuktan uyuşmuş ayaklarımı,
kıpırdatmaya zorlanıyorum...
bir iki adım atıp, sonra dönüp arkama bakıyorum.. belki! gelmişsindir ordasın umuduyla..
ama nafile,bu hayaller beni sedece zehirliyor..git gide ölüyorum yokluğun da...
çöküyor omuzlarım yavaş yavaş, güçsüzce başımı öne eğiyorum...
gözlerim den iki damla yaş süzülüp, karışıyor gecenin karanlığına...
Kadifemsi, narin ellerinle yüzümü okşamanı, beni incitmeden silmeni gözyaşlarımı...
ve yanağıma bir öpücük kondurmanı özlüyorum...
Kollarım dan kavrayıp,işte geldim seninleyim,yanındayım aşkımm demeni...
çok beklettim biliyorum, ama gitmemek üzere geldim demeni...
Bir daha, bu ürkütücü ,soğuk sonbahar akşamların da yalnız kalmayacaksın çünkü;
ben her mevsim yanında olacağım demeni özledim..
Oysa ki; biliyorum bunların hepsi sadece düşten ibaret, göğsün de huzurla, rahatca uyumak...
uyandığım da, beni izleyen kara gözlerine bakmak, sensizlikte içimi ısıtan bir düş...
Oysa, o karanlık boşluğu dolduran, eksilmezimdin sen...
Gün gelir başka bir mevsim, başka bir takvim, ama başka bir göz de bulamazsın beni...
çünkü; gelmeyeceğini bile bile, bu soğuk karanlığa inat bekleyeceğim gelmeni....
Rüzgar
3 EYLÜL 2006