Hayat bir imtihan, ölüm de bir imtihandır. Rabbimiz bizleri bu zorlu imtihanlarda muvaffak kılsın, kaybedenlerden eylemesin. Çünkü ölümle kaybedilen imtihan, telafisi mümkün olmayan bir kayıptır. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Mülk, (gerçek hükümranlık, mutlak hükümranlık) elinde olan Allah yücelerin yücesidir. O, her şeye kadirdir. Mutlak kudret sahibidir. O Allah ki, ölümü de hayatı da, sizi imtihan etmek için yaratmıştır.” (Mülk 1-2)
Hangimiz daha güzel amel işleyeceğiz, hangimiz daha güzel kulluk yapacağız, hangimiz Allah’ın bizden istediği gibi bir kul olacağız? İşte Rabbimiz bunu ortaya çıkarmak için ölümü ve hayatı yarattı. O Aziz olan Allah, o Gafur olan Allah, işte ölüm gerçeğini, hayat gerçeğini böylece gözümüzün önüne seriyor ve bizim rast gele yaratılmadığımızı beyan ediyor.
Dünya bizler için her yönüyle bir imtihan yeridir. Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de bunu şöyle haber vermektedir. “Yemin olsun ki, biraz korku ve açlık, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek sizi deneriz. Sabredenleri müjdele” [3]. Diğer bir âyette de “Allah ölümü ve hayatı hanginizin daha iyi ameller yapacağı hususunda sizi denemek için yarattı. O çok güçlü, çok bağışlayandır.” [1] buyurmaktadır.
Her birimiz, içinde bulunduğumuz şartlarla Allah Teâlâ tarafından denenmekteyiz. Zenginlik-fakirlik, makam-mevki, sağlık- hastalık, mal ve evlatlar bu sınavın birer parçalarıdır. Rabbimiz Teâlâ “Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Dönüşünüz ancak banadır.” [4] buyurarak, karşılaşacağımız bu imtihanlara hazırlıklı olmamızı istemektedir.
Bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz kendisinin de imtihan edilmek ve imtihan etmek üzere gönderildiğini beyan etmektedir [2]. Yine Sevgili Peygamberimizin ifade ettiği gibi en ağır zahmet ve sıkıntılara uğrayanlar peygamberler olmuştur [5].
Yaratılış gayesini anlayan her olgun mümin için maddî ve manevî bütün imtihanlar, Yüce Yaratıcıdan gelen olgunluğa erme vasıtalarıdır. Demir dövüle dövüle işlendiği gibi insan da zahmetlerle kemale erer ve kişinin gerçek şahsiyeti böyle imtihanlarda ortaya çıkar.
Anadolu’da yaşayan büyük velilerden şair Eşrefoğlu Rûmî
“Hoştur bana senden gelen
Ya hil’at ola yahut kefen
Ya gonca gül yahut diken
Lütfun da hoş kahrın da hoş”
diyerek her türlü imtihan karşısında müminin sergilemesi gereken tavrı çok güzel bir şekilde ifade etmiştir. Dert ve musibet zamanlarında bu şekilde olgun bir tavır sergilemek mânen yükselmeye ve günahtan arınmaya vesile olur; isyan etmek de kişinin dünya ve âhiret mutluluğuna zarar verir [6].
Dünya hayatını yaşarken, gayemiz hem dünya hem de âhiret mutluluğunu kazanmak olmalıdır. İnandığımız iman, ibadet, ahlâk kurallarını hayatımıza yansıtamıyor, İslâm’ın güzelliklerini yaşayamıyorsak kulluk imtihanını kaybediyoruz demektir.
Fani olan ömrümüzün hesabını iyi yapalım. Her gün kendimiz ve ailemiz için, vatanımız, milletimiz ve insanlık için faydalı olan yeni bir şey yapma çabası içinde olalım. Asıl müslümanlık ve yüksek insanlık işte buradadır. Amel defterimizi bu tür hayırlarla doldurarak Allah’ın huzuruna çıkalım. Yaptığımız bütün işlerin Rabbimizin rızasına uygun olmasına gayret gösterelim.
Unutmayalım ki iki cihan saadetini dünya hayatında kulluk imtihanını başaranlar kazanacaktır. Yine bilelim ki olgun ve sâlih müminler, âhiret kurtuluşu için gerekli olan görevleri yerine getirirken, dünyadan da nasibini unutmazlar. Dünya hayatının uygun fırsatlarından istifade ederek hem dünyalarını hem de ebedi hayatlarını inşa ederler.. “Asra yemin olsun ki insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak iman eden, salih amel işleyen, birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır”( Asr sûresinin meâli) [7].
“Dünya hayatı bir aldanma, bir aldanış mekânından başka bir şey değildir.” (Enam 32, Ankebut 64, Hadid 20)
“Ey insanlar! Haberiniz olsun ki, Allah'ın vaadi muhakkak haktır. Sakın bu dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın o aldatıcı şeytan sizi, Allah hakkında da aldatmasın.” (Fatır 5)
[1] Mülk, 67/2.
[2] Müslim, “Cennet”, 63.
[3] Bakara, 2/155.
[4] Enbiyâ, 21/35.
[5] Tirmizî, “Zühd”, 56; İbn Mâce, “Fiten”, 23.
[6] Tirmizî, “Zühd”, 56; İbn Mâce, “Fiten”, 23.
[7] Asr, 103 /1-3. alıntıdır